Yıllardır araba kullanma korkusu nedeniyle bir ehliyet
sahibi olamamanın eksikliğini bu ülkede daha fazla hissettim. Öncelikle araçlar
son derece ağır seyrediyor ve herkes kurallara uyma noktasında azami gayret
gösteriyor. Yollar geniş ve düzenli ve nadiren trafik ve park yeri bulamama
gibi bir sorunla karşılaşıyorsunuz. Yani özel araç ile ulaşım son derece rahat,
özellikle bayanlar için. Trafik ışıklarına uyma konusunda ve yayaya öncelik
verme noktasında son derece hassaslar. Hatta bazen kırmızı ışık yansa da dursak
dercesine ağır seyreden araçlar eğer aceleniz varsa sinirlenmenize neden
olabiliyor. Eee burası acele etmeyen insanların ülkesi. Bir yabancının
öğrendiği ilk kelimelerden biri “polahko”(yavaş) oluyor bu yüzden.
Ancak ehliyet veya özel araç yoksa, toplu taşıma da bir
alternatif. Son derece eski tramvay ve troleybüsler sık aralıklarla hizmet
veriyor. Buna karşın ulaşım ciddi anlamda pahalı. (Öğrenci veya 60 yaş üzeri değilseniz) Ya
aylık kartlar taşıyorsunuz veya her defasında duraklarda satılan biletlerden
alıyorsunuz. Veyahut hiçbir şey almadan binip seyahat ediyorsunuz ama kontrolcülere yakalanmamalısınız. Elbette dürüst ve prensip sahibi insanlar
için bilet almaksızın seyahat etmek bir seçenek değil, ancak hayat pahalılığı
ve kontrolün olmayışı insanları bu suça ve günaha davet ediyor.
Toplu taşıma araçlarında güzel muhabbetler
başlatabiliyorsunuz. Çoğunlukla yaşlı olan yolcular yabancılara gülümsemeyi ve
ilgiyle bakmayı ihmal etmiyor. Özellikle İbrahim’in çok popüler olduğunu
söyleyebilirim, bir şekilde yanına oturtmak isteyen, sorular soran, şakalar
yapan çok insana rastlıyoruz.
Sizce de bu ülkede yürünmez mi? |
Şehirlerarası seyahat etmedikten sonra, şehir içinde
taksiler de iyi bir alternatif. Türkiye’ye kıyasla yakıt ucuz olduğundan taksi
fiyatları da daha uygun. Birkaç kişi seyahat etmek istendiğinde taksi toplu
ulaşımdan çok daha ucuza geliyor.
Peki yürümek? İşte benim tercihim hava şartları müsaitse hep
yürümekten yana. Yağmur ve rüzgar yoksa hava ne kadar sıcak olursa olsun
yürünür, çünkü ağaçlar sayesinde her yerde bir gölge bulunuyor. Üstelik çeşit
çeşit ağacın ve geniş caddelerin keyfini de ancak yürüyerek çıkarabiliyorum.
Kimsenin toplamadığı ıhlamurlar, erikler, kirazlar, malta erikleri benim için büyük
bir nimet. Bizde olsa her bir meyve ağacının dalları kırılmış zavallı ağaç
dünyaya ağaç olarak geldiğine pişman olmuştu. Burada kimsenin doğaya zarar
vermek istememesini takdir ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder