Öne Çıkan Yayın

BOSNA'DA YAŞAM (AVANTAJLAR / DEZAVANTAJLAR)

İnsanın yabancı ülkede yaşamasının hem avantajları hem de zorlukları var. Öncelikle farklı bir kültürü, farklı bir milleti tanımak cidden...

30 Haziran 2016 Perşembe

SARAYBOSNA'DA RAMAZAN

Bosna'daki ikinci Ramazanım ama Ramazan konulu yazımı şimdi yazıyorum. Açık konuşmalıyım, geçen yılın Ramazan ayını ülkeye geleli birkaç ay olmasının da etkisiyle pek olumlu hislerle anlatamazdım. Çünkü ne bizi davet edecek, ne de bizim davet edebileceğimiz insanımız vardı, ne de ben şehre alışabilmiş, bu kutsal ayın şevkle yaşandığı mekanları keşfedebilmiştim. Malum, bu ay inançlı insanlar için hassasiyetle, gayrı müslim nüfus için sıradan bir ay gibi yaşandığı için sokakta, çarşıda, pazarda ve diğer birçok mekanda Ramazanın varlığını duyumsayamamıştım. 

Ne mutlu ki, bu Ramazan beş vakit camileri dolduran kalabalık cemaati, mukabeleleri, teravih zamanı dolup taşan çarşı atmosferini, pide kuyruklarını tarifi imkansız bir keyifle seyrettik ve ruhumuzda etkilerini hissettik. Yakın aile dostlarımız sayesinde orucumuzu sevdiklerimizle birlikte açmanın huzurunu yaşayabildik. Daha doğrusu bu yıl, bakışlarımızı Ramazanın uğradığı alanlara çevirdik. Sanırım bu herkes için, oruç tutmayan ve saygı duymayanlara odaklanıp, hayıflanmaktan çok daha mantıklı ve çok daha faydalı bir tercihtir. 

Şehirde Ramazan ayına mahsus geleneklere ve ilginizi çekecek detaylara gelince:

Hemen hemen her camide günde bir kez mukabele okunuyor. Gazi Hüsrev Bey Camii'nde ise sabah namazından sonra ve ikindi namazından önce olmak üzere iki mukabele var. Maşallah vakit namazlarında mahallemdeki küçük camiler dahi hem erkek hem de kadın cemaat ile dolup taşıyor. Bu resim İstanbul'da pek alışkın olduğum bir manzara değil, seviniyorum.

İftara az vakit kala oluşan pide kuyrukları ve pekaralardan(fırınlar) gelen mis gibi kokular şehirde Ramazan ayının belirgin birer imzası gibi.

İftar vaktini top atarak daha da coşkulu hale getirme geleneği burada da var. 

Oruçlu olduğunuzu anlayan esnaf, kendisi oruç tutmasa bile ufak tefek hediyelerle ikramda bulunmak, işinizi kolaylaştırmak istiyor. (Sanırım biz bu hediye olayına fazla alıştık:))


Boşnaklar gerek evde, gerekse restoranlarda, bizim pidemizin daha küçük ve daha dolgunca versiyonu olan sıcak "somun"u, yine bizim ekşimekli,peynirli yumurtayı andıran "topa" isimli bir ön yemeğe bandırarak oruçlarını açmayı tercih ediyorlar. Limonata her sofrada mutlaka oluyor. Arkasından çorba, ana yemek, salata, tatlı, kahve(artık bu liste ne yazık ki uzayıp gidiyor)ile iftar sofrasını tamamlıyorlar. 

Başçarşı'daki Gazi Hüsrev Bey Camii'nde su ve hurma ile orucunu açıp, boş midenin hafifliği ile namazını kıldıktan sonra mükellef iftar sofrasına oturanların sayısı da hiç az değil. Biz de çoğu zaman onlardan olduk.

İftar öncesi de iftar sonrası da hep kalabalık olan Başçarşı'da bazı günler meydanda iftarlar düzenleniyor, ilahilerin okunduğu, hocaların sohbetler verdiği programlar tertip ediliyor. Teravih için camilerde yer bulmak için acele etmek gerekiyor, zira Müslümanlar kadınlı erkekli her camiyi dolduruyorlar maşallah. Ramazan ayında ortalık o kadar canlı ki, sahura kadar çarşının kalabalığı hiç eksik olmuyor. 

Gerek yerli gerekse Türkiye'den gelen kurumlar yetimleri ve şehit yakınlarını yalnız bırakmıyor. Düzenlenen iftarların yanısıra kumanyalar dağıtılıyor, fitre ve zekatların gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması için bu kurumlar ellerinden geleni yapıyorlar. 

Ekranlarda da Ramazana özel programları görmek mümkün. Bu yıl anlatılanları biraz olsun anlayabildiğim için mutluyum:)

3 Haziran 2016 Cuma

AYVAZ DEDE ŞENLİKLERİ

Ajvatovica(Ayvatovitsa) Dağı'nda her yıl Haziran ayında düzenlenen Ayvaz Dede şenliklerine geçen yıl gidemeğim için üzülmüştüm, çok şükür bu yıl gitmek nasip oldu. (Lakin Ramazan ayının Haziran'a denk gelmesinden ötürü bu yıl Mayıs ayının son haftasında tertip edildi.) 


Bu sene Bursa Orhangazi Belediyesi'nin katkılarıyla gerçekleşen şenlikte Bosna'nın manevi yönünü keşfetme imkanı bulduğum için şanslıyım. Saraybosna ile şenliğin düzenlendiği bölge arasında dikkate değer farklar olduğunu söyleyebilirim. Hüzünlü bakışlarıyla ve sıcak yüz ifadeleriyle meydanı dolduran insanlar güleryüzlerini biz misafirlerinden esirgemediler. Ellerinde Türkiye ve Bosna bayraklarını hiç usanmadan sallayan ve tekbirler getiren insanlar yakıcı güneşe rağmen mehter marşlarına eşlik edip, semazenlerin gösterilerini şevkle izlediler. Duygu yüklü konuşmalar ve kalpten gelen duaların ardından, cemaat ile kılınan öğle namazı bana daha önce pek sık yaşamadığım eşsiz bir atmosfer sundu doğrusu. 

Displaying 20160529_112435.jpg
Gelelim Boşnak halkın İslam ile tanışmasına vesile olan Ayvaz Dede'ye. Hikayesini birçok kaynakta detaylıca okuyabilirsiniz ama ben kısaca değineyim:

Bir Alp eren dervişi olan Ayvaz Dede, o bölgede yaşayan Bogomil Boşnakların sevgisini ve hürmetini kazanmış bir şahıstır. O dönemde bölgede su sorunu baş gösterir. Suyun bölgeye ulaşmasına engel olan büyük kaya için halk Ayvaz Dede'den dua ister. Kırk gün kırk gece inzivaya çekilen Dede dua ve ibadet ile Allah'a yalvarır ve kırkıncı gün dev kaya yarılır. Bu mucizeden etkilenen Hristiyanlığın Bogomil mezhebine mensup Boşnaklar Müslüman olurlar. İşte bu nedenle bambaşka bir manevi hava içinde kutlanır bu şenlikler. 

Ne yazık ki, komünizm döneminde çok sayıda İslami uygulama gibi bu şenlikler de yasaklanmış. Çok şükür, bilhassa son yıllarda Türkiye'nin büyük destekleriyle çok daha coşkuyla kutlanıyor.