Öne Çıkan Yayın

BOSNA'DA YAŞAM (AVANTAJLAR / DEZAVANTAJLAR)

İnsanın yabancı ülkede yaşamasının hem avantajları hem de zorlukları var. Öncelikle farklı bir kültürü, farklı bir milleti tanımak cidden...

23 Haziran 2015 Salı

ILICA VE VRELO BOSNE


Bir güne daha Boşnak börekleri ve çay eşliğindeki kahvaltı ile başlayıp, nereye gideceğimizi konuşarak devam ediyoruz. Eşimin işi dolayısıyla bu gelişimizde çeşitli sebeplerden ötürü Sarajevo dışına çıkamayacağız. Mostar’ı bir daha ki gelişimize sakladık yani. O yüzden bugün Ilıca denilen bölgeye gidiyoruz. Oradaki nehri, parkları ve üniversitelerin olduğu bölgeyi görüp, tekrar Başçarşı’ya dönüp meşhur çevapilerinden  yani kebaplarından yiyeceğiz. Henüz eşim de işinden ötürü fırsat bulup gezemediğinden Saraybosna’nın çok az yerini görebileceğimi baştan kabullenmiştim, bu ziyaretimde maksadım evi görmek, bir parça eşya getirmek, bir daha ki sefere neler getireceğime karar vermek idi.

Ilıca… Neden hep başkentlerin, merkezlerin cazibesine kapılmaktansa daha küçük yerleşim yerlerini severim? Daha sakin bir atmosfer, daha küçük binalar, daha az gelişmiş ama daha samimi. Bu samimiyet çarpıyor beni belki de. Ilıca işte böyle bir yer. Kafelerin ve ufak tefek dükkanların olduğu küçük bir cadde ve bol bol yeşil alan… Parklar çocuklarının elinden tutan ailelerle, köpeklerinin tasmalarından tutan insanlarla dolu. Aynı manzarayı daha sonra gideceğimiz her parkta, her yürüyüş alanında görüyorum. Ülkede köpeği olanların sayısı, çocuğu olanların sayısından fazla olabilir mi diye düşünüyorum.


Ilıca Vrelo Bosne isimli muhteşem bir doğal güzelliğe ev sahipliği yapıyor. Ülkeye ismini veren Bosna nehrinin çıktığı ve dört bir yanınızdan aktığı, gözünüzün baktığı her yerin yemyeşil çimenlerle, ağaçlarla ve birbirinden güzel çiçeklerle kaplı olduğu huzur dolu bir park burası. Hafta sonuna rağmen rahatsız edici bir kalabalığı yok. Saatlerce yürüsem, çimenlere uzansam bıkar mıyım diye soruyorum kendime. İbrahim elinde bir çubuk suyun kenarında hayali timsahları korkutuyor, suların en zarif varlığı olan kuğuları seyrediyor. Parkın çıkışına doğru otlayan koyun sürüsünü görünce aklını oynatıyor, yanlarına gidip fotoğraf çekiniyoruz. İstanbul’un birbirinden güzel parkları gözümün önüne geliyor, ancak Vrelo Bosne daha düz, yani yokuş çıkmadığınızdan ne kadar yürüseniz de yorulmuyorsunuz. Bir de Mayıs ayında görmek istediğimi söylüyorum eşime ama aslında her ay gelmek istiyorum buraya.

Ilıcadaki gezimizin sonunda Başçarşı'ya çevabi  yemeye geliyoruz. Çoğu restoranda olduğu gibi girdiğimiz restoranda da çalışanların büyük çoğunluğunu bayanlar oluşturuyor. Ülkedeki erkek nüfusu savaşta verilen kayıplar nedeniyle fark edilir şekilde az. Boşnak kadın nüfusunun erkek nüfusundan üç dört kat fazla olduğunu söyleniyor, ancak bu konuda araştırma yapmış değilim. Bu durum sokaklarda, iş yerlerinde, restoran ve mağazalarda kadınların neden bu kadar fazla olduğunu açıklıyor. Cevabiye gelince, bildiğimiz kebaplardan pek bir farkı yok desem haksızlık etmiş olmam. Bende şiş kebabın, Ali Nazik'in yeri bir başka olduğundan bir tür ızgara köfte tadı veren kebaba hayran kalamıyorum doğrusu. Ancak biftek ve diğer et türleri cidden yumuşak ve lezzetli. Burada çok yakın bir gurme arkadaşımın müdahalesini duyar gibiyim. “Yemekle ilgili yorumlarda da Sare referans alınacak ise vay halimize!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder