Öne Çıkan Yayın

BOSNA'DA YAŞAM (AVANTAJLAR / DEZAVANTAJLAR)

İnsanın yabancı ülkede yaşamasının hem avantajları hem de zorlukları var. Öncelikle farklı bir kültürü, farklı bir milleti tanımak cidden...

23 Haziran 2015 Salı

Bosna’da Mayıs ayının güzelliği


İlk ayı bu kadar hızlı tamamlayacağımı düşünemezdim doğrusu. İlk haftalarda yaşadığım zihin karışıklığını, hayatı akışına bırakarak ve haddinden fazla talepkar olmayarak yenebileceğimi anladım. Zaten Allah çok istediğimiz bazı yolları kapatarak veya zorlaştırarak, bizler için daha hayırlı olan yolları açıyor. Bu konuda her zaman tekrarladığım "eksik/yetersiz teslimiyet" hatamı bir kez daha fark ediyorum.

Oğlum üç haftanın sonunda artık yuvaya alıştığını söyledi, ne kadar doğru olduğunu zaman gösterecek. Arkadaşlarıyla sözsüz de olsa iyi bir iletişim kurmayı başardı. Sanırım belli başlı talimatları, sözcükleri tahmin edebiliyor artık. O yuvadayken benim de üç saat kadar “kendime ait” zamanım oluyor. Kalan zamanları İbrahim’in soruları ve istekleriyle bölündüğüm için "ikimize ait zaman" olarak niteleyerek rahatlıyorum.


Her yer sapsarı çiçeklerle ve papatyalarla dolu.
Havalar belirgin bir şekilde ısındı. Bir ay boyunca kuruyan cildim, ellerim, yüzüm yavaş yavaş kendine geliyor. Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar nemlendirici krem kullandığımı hatırlamıyorum. Neyse ki, toparlıyorum. Sıcak havalar balkona çıkma isteği uyandırıyor. Burada insanların balkonlarına özen gösterdiklerini fark ediyorum. Benim gibi, yeşillik ekenler de var, çeşit çeşit çiçekle balkonunu güzelleştirenler de. Hatta hemen her markette toprak ve saksı (saksija) satılması gözlemimde yanılmadığımı doğruluyor. Üstelik gerçekten de tohum, saksı ve toprak ucuz. Havaların ısınması akşam yürüyüşlerini de beraberinde getiriyor. Sokaklar insan dolu. Kimi bisiklet sürüyor, paten kayıyor, kimi de köpeğiyle birlikte yürüyüşe çıkıyor. Sokaktaki insanların üçte ikisi kadın. Kadınların özgürlüğüne imrenmemek elde değil.  Gece yarısı dahi güvenle sokağa çıkabiliyorlar, istedikleri gibi giyinme konusunda da sınırsız bir özgürlükleri var.(Bu giyim konusuna daha sonra değineceğim.)

Kimisinde canlı müzik çalan cafeler de tıklım tıklım. Herkes bir yerlerde bir şeyler içiyor, sohbet ediyor. Bu ülkede en lüks mekanda dahi sadece bir kahve içerek saatlerce oturma hakkına sahipsiniz. Halkın bu sosyal yönünden etkileniyorum. Dillerini bir an önce öğrenip sohbetlerine ortak olmak istiyorum.

Boşnakça konusuna değinmişken, nihayet evde ders almaya karar veriyorum. Bana Bosna’ya geldiğim ilk günden bu yana bana her konuda yardımcı olan, master öğrencisi Naida ile derslere başlıyoruz. Naida da ülkenin iş arayan eğitimli ve donanımlı gençlerinden biri. Akıcı ve gayet iyi düzeyde bir İngilizcesi var, bunun yanı sıra iki yıldır da Türkçe kursuna gidiyor ama Türkçeyi kullanma konusunda biraz çekingen davranıyor. Daha önce dil öğretme tecrübesi yok ancak ben kendi tecrübelerime güveniyorum, o öğretmesini bilmese de, ben nasıl öğreneceğimi bildiğimden hızla yol alıyoruz. Sanırım ilk bir ayın sonunda temel zamanları ve kipleri, belli başlı ifadeleri ve kalıpları öğrendim, iş bunları iyi bir pratikle pekiştirmeye kalıyor. Çünkü kullanmadığım bilgileri anında unutuyorum. Bundan sonraki derslerimiz daha çok pratik ve benim kurmaya çalıştığım cümleleri düzgün hale getirmekle geçiyor. Kendisi de Türkçeyi öğrenirken benzer sıkıntıları yaşadığı için Naida beni çok iyi anlıyor ve yüreklendiriyor. Zaten ders saatiyle kısıtlı kalmıyoruz, sağ olsun kendisini mesajlarla rahatsız ediyorum,ama o bundan keyif aldığını söylüyor.(Bu arada ülkede özel ders almak Türkiye’ye kıyasla ciddi anlamda daha ucuz.) 

Naida şimdiye kadar Boşnakça öğrenmeye bu kadar istekli tek Türk arkadaşının ben olduğumu söylüyor. Türklerin dil öğrenmeye isteksizliği üzerine sık sık konuşuyoruz. Tespitlerimiz aşağı yukarı aynı. Biz bir başka dili konuşmaya çalışırken kendimize güvenimizi kaybediyor ve hata yapmaktan, eleştirilmekten çok korkuyoruz. Bu nedenle de yabancı dil konuşmaktan kaçıyoruz. Bosna’da yaşayan öğrencilerin çok büyük bir kısmı yüz kelimeden fazlasını öğrenmeden ülkede beş altı yıl geçirip dönebiliyor. İlk yıllarda öğrenememeleri İngilizceye odaklanma ve derslerini geçme zorunluluklarından ötürü mazur görülebilir. Ancak hiç olmazsa son yıl içinde bazı temel kavramlar öğrenilmeli ve ülke insanıyla bir şekilde diyalog kurulmalı diye düşünüyorum. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder