İşin Türkiye ayağı burada anlattıklarımı eşe dosta kimi
zaman daha esprili kimi zaman daha ciddi bir üsluple anlatmakla ve çalışma hayatıyla geçti. Sorular aşağı yukarı
aynı. Ülke güzel mi, Bosna’da şu
var mı, bu var mı, pahalı mı, hayat nasıl görünüyor, kızlar gerçekten güzel mi:)... Bu şekilde başlayan genel sorular, benim oraya gittiğimde neler yapacağım
ve oğlumun nasıl bir yuvaya gideceği gibi son derece şahsi ve belirsiz sorulara
evrildi. Hatta sen orada ikinci çocuğu yap, gitmişken yüksek lisansı hallet, ehliyet
kursuna da git, çalıştığın kurumun oradaki ofisinde işe devam et, mutlaka dil
kursuna yazıl şeklinde envai çeşit akıl alıyorum. (Hepsi iyi niyetli, şüphem yok!)
Yeni bir ülke yeni bir hayat,
planlamaya gelmez ama elbette kafamda gönlümde belli niyetler var, "Allah nasip
ederse yaparız bir şeyler" diyerek geçiştiriyorum. Ancak Türk insanının
başkalarının geleceğine ve hayatlarına ilişkin mahrem ve bıktırıcı sorularının
biz Bosna’ya yerleştikten sonra da devam edeceğini biliyorum, bilmeme rağmen de
geniş yüreklilikle ve umursamadan geçemiyorum doğrusu. Hayatı kontrol etmeye çalışmanın doğru olmadığını ben bilsem de başkalarına anlatmak kolay olmuyor.
İçimde milyonlarca soru
birikiyor. Bir ülkeye gidip, orada birkaç sene yaşamak bile başlı başına bir
deneyim iken, bu deneyimi kılı kırk yararcasına planlayarak tatsızlaştırmanın
ne alemi var? Ülkenin dilini ve kültürünü öğrenmeye çalışmak, insanlarıyla
diyalog kurmak zaten kıymetli bir iş değil midir? Gitmiş iken, iyi bir işte
çalışmak veya eğitim almak elbette çifte kazanım olur, ancak küçük bir çocukla
kimseleri tanımadığınız bir memleket için bu beklentiler kişinin kendisini de ailesini de
mutsuz eder. O nedenle şartlar müsait olursa önüme çıkacak fırsatları en iyi
şekilde değerlendirme kararıyla, kendimi de ailemi de zorlamayacak en doğru
adımları atmak niyetiyle 4 Nisan Cumartesi akşamı İstanbul-Saraybosna uçağıyla
bir daha İstanbul’a ne zaman döneceğimi bilmeden uçuyorum.
* Uçağa binerken yaşadığım tatsız bir deneyimi paylaşmak
istiyorum. Yanlışlıkla Saraybosna uçuşunun kapısında pasaport kontrolü
yaptırmaya çalışan Riyad yolcusu Arapların arkasından personel "Geri zekalı
bunlar" diye üstüne basa basa birkaç kez söyleniyor, elindeki Cumhuriyet
gazetesini gururla herkese gösterme telaşında olduğunu hissettiğim Türkiyeli
bir Boşnak da aynı kelimelerle personeli onaylıyor. Bir tür kompleks mi desem
buna? Arap insanını küçümseyerek kendi milletini birkaç basamak üst sıraya
taşımak veya ondan farklı olduğunu vurgulamaya çalışmak mı var bu tuhaf
davranışların arkasında?
Merhaba. Bir Boşnak olarak beğenerek okuyorum bloğunuzu. Çok uzun süre geçmiş ama yorum yapmak istedim belki görürsünüz. Sonda Araplara olan tepki sadece Türkiyeli seküler boşnaklarda değil Bısna'da yaşayanlarda da var ve sebebi Arapların Bosna'daki davranışları. Boşnak insanını özellikle Bosna'da yaşayanını Avrupai olarak tanımlayabiliriz ve Araplar onlara ters geliyor. Özellikle Arapların Boşnak kızlarına zaafları sinir bozucu. Bloğunuz güzel umarım Boşnaklar aklımızeq güzel insanlar olarak kalır, sevgiler :)
YanıtlaSil