Grbavica'da hemen hemen her kilometrede bir çocuk parkına rastlıyorum. (Ne yazık ki Saraybosna'nın genelinde bu kadar çok park yok.Bu nedenle Grbavica'da oturduğumuz için şanslıyız.) Binaların arasında, nehir kenarında sık aralıklarla küçük ama çocuklar için güvenli ve temiz parklar mevcut. Parklarda bulunan tırmanma zeminleri sayesinde oğlumun tırmanma ihtiyacını giderebildiğim için çok mutlu oluyorum. O oynarken, ben de annelerle, daha çok dedeler ve ninelerle tanışıyorum. (Çünkü Bosnalı anneler çoğunlukla çalışıyor.)Bu tanışmalar, konuşmalar bana Bosna hakkında çok şey öğretiyor. Her gün yeni bir insanla başlattığım kısa diyaloglar sayesinde onlarca örnek biriktiriyorum. Şimdilik benim için kimin hangi milletten olduğunu ayırt etmenin en kolay yolu çocuğa seslendikleri isme dikkat etmek.
Bazen güler yüzlü bir Sırp dede ile ciddi ciddi samimi bir muhabbete
dalabiliyoruz. (Samimiyeti ifadelerden anlıyorum, yoksa hala Boşnakçam
söylenenlerin büyük bir kısmını anlamaya yetmiyor) Üç millet arasındaki
ilişkinin, sınırların her bölgede değiştiğini bizzat deneyimliyorum.
Türkiye’den geldiğimi duyunca sevgiyle ve ilgiyle karşılık gösteren Boşnaklara
ilk günlerde zaten alışmıştım. Artık, başımdaki örtüye ve geldiğim ülkeye
rağmen, sıcak davranan gayrımüslimleri görmek de benim için sıradanlaşıyor.
Genel bir kuralın olmadığını biliyorum. "My Name is Khan" filminde annenin oğluna
“Dünyada iki tip insan vardır: iyi insanlar ve kötü insanlar” deyişi hep aklımda. Bir
Müslüman olarak, insanları tanımadan yargıya kapılmanın, onları etnisitesine veya
inanç sistemine göre toptan yargılamanın yanlış olduğu bize zaten kendi inanç
sistemimizde öğretiliyor. Sanki burada onun pratiğini yapıyor gibiyim.
Tipik bir Boşnak çocuğu |
Kırmızı kabuklu fındık |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder