Öne Çıkan Yayın

BOSNA'DA YAŞAM (AVANTAJLAR / DEZAVANTAJLAR)

İnsanın yabancı ülkede yaşamasının hem avantajları hem de zorlukları var. Öncelikle farklı bir kültürü, farklı bir milleti tanımak cidden...

23 Haziran 2015 Salı

İBRAHİM ve YUVA MACERAMIZ


Oğlumun yuvaya başlatmak gibi bir niyetim var, başka türlü ona arkadaş sağlama imkanım çok zor gözüküyor çünkü. Üstelik o yuvada arkadaşlarıyla vakit geçirip, Boşnakça öğrenirken, ben de biraz kendimle kalabilirim ve çocuksuz gitmem gereken yerler olduğunda gidebilirim diye umut ediyorum. İlk isteğim İbrahim’in yuva saatlerinde kendime bir Boşnakça kursu bulmak idi, olmadı. Aradığım tüm kurslar grup derslerinin akşam altıdan sonra verildiğini söyledi. Anladığım kadarıyla çalışan yabancıları düşünmüş, çocuklu anneleri ihmal etmişler. Bekleyelim… Ruhlarımız yetişsin hele bize.

İbrahim için daha İstanbul’da iken bir yuva seçimi yapmıştım. Türkçe-İngilizce-Fransızca vb eğitim veren bir yuva istemedim, bu çocuğu yuva dışındaki hayatta zorlayacak, yabancılık hissini ortadan kaldırmayacaktı. İlle de yaşadığımız ülkenin dilini iyi bir şekilde öğrenelim istiyorum. Çünkü sokakta, parkta, aile ziyaretlerinde kısaca her yerde ben de oğlum da yerli halk ile bir şekilde iletişim kurmak zorunda kalacağız, nitekim doğru olan da bu. Önce Allah’ın, sonra da Bosna’nın yerlisi arkadaşım Azra’nın yardımıyla Suriyeli bir iş adamının açtığı, İslami eğitim de veren bir Boşnak yuvası bulmuştum. Yuvanın talep ettiği bazı tahlilleri birkaç gün içinde tamamladıktan sonra, elimizde belgelerle yuvadaki ilk günümüze başladık. Kafamda birkaç ay sadece yarım gün yani 8.30-12.30 arası göndermek var. Çocuk için alışma süresi daha da uzar mı bilemiyorum. 

On dakikalık mesafeyi yarım saatte aldığımız
ev-yuva yolunda duraklarımızdan bir tanesi
İlk üç gün sadece bir saat durup sınıftan hüzünle çıkıyor ve bana sımsıkı sarılıyor İbrahim. “Bana hep Turski diyorlar, ne konuşuyorlar hiç anlamıyorum!” diye öfkeleniyor. Teselli ediyorum, ne kadar akıllı bir çocuk olduğunu, zamanla öğreneceğini ve çok iyi arkadaşlar edineceğini, alışana kadar hep yanında bekleyeceğimi söylüyor, ona güven vermeye çalışıyorum. Allah’a şükür, uyumlu ve yenilikleri seven bir çocuk, bize büyük korkular yaşatmıyor. Zaman alsa da alışacağından eminim. Bir de Türkiye’deki dostlarımın, yakınlarımın iki gün arayla “İbrahim yuvaya alıştı mı?” soruları olmasa… Bir çocuk kendi ülkesinde bile yuva gibi, okul gibi bir kuruma alışmak için en az üç dört haftaya ihtiyaç duyarken, yabancı bir ülkede, üstelik de o yuvanın tek yabancı çocuğu olarak iki-üç gün içinde nasıl alışabilir? Allahım sorular normal de ben mi anormalim, yoksa tam tersi mi? Durum her ne ise de, insanları değiştiremeyeceğime göre ben deniz gibi genişleyerek bana katılan tuz miktarını hissetmemeye çalışacağım, başka çare yok!




Edit: Zamanla alışır sandığım çocuk iki ayın sonunda tahmin ettiğimden daha fazla zorlanıyor yuvada. Öncelikle Türkiye'deki arkadaşlarını, akrabalarımızı özlüyor. O kadar sosyal bir ortamı ve uzun süreli arkadaşlıkları vardı ki çocukcağızın ona hak vermemek elde değil.  Dili anlamamak onu arkadaşlarına karşı hırçınlaştırdığı gibi, her sabah benimle yuvaya gitmeme pazarlığı yapıyor.Aklında hep İstanbul'a geri dönmek var sanırım. Her gün sabırla ve ısrarla götürmeye ve kendisini ikna eden bir konuşma yapsam da sonunda pes ediyorum. Pedagog arkadaşla da istişare ettikten sonra bir süre ara veriyoruz yuvaya. Eylül ayında yeni bir deneme daha yapmak niyetindeyiz.Yalnız o zamana kadar kafamda bir huniyle "kurtarın beni!" diye sokağa fırlamazsam iyidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder